Kedi maltı, kedilerin diğer besinlerle birlikte verilmesi gerektiğinden, kedi sahipleri için çok pratik bir seçenektir. Ayrıca, kedi maltının seçilmesinde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Örneğin, kedi maltının içerisinde makul miktarda protein ve yağ bulunması gerekir. Protein, kedilerin vücut dokusunu oluşturmasını ve büyümesini sağlar. Yağ ise, enerji sağlar ve metabolik fonksiyonları destekler. Ayrıca, kedi maltının içerisinde yüksek miktarda taurin bulunması önemlidir. Taurin eksikliği kedilerde kalp rahatsızlıklarına, görme problemlerine ve diğer sağlık sorunlarına neden olabilir.
Kedi sahipleri, kedi maltının içeriğini dikkatli bir şekilde incelemeli ve kedilerinin ihtiyacı olan besinleri içerecek şekilde bir seçim yapmalıdır. Kedi maltı nedir ve seçerken, yüksek kaliteli ve sağlıklı bir ürün tercih etmeli, ayrıca üretim tarihi ve saklama koşullarına dikkat etmelidir. Ayrıca, kedilerin yaş, büyüklük, aktivite düzeyi ve sağlık durumlarına uygun olarak kedi maltı seçmelidir. Kedi sahipleri, kedi maltının yanı sıra kedilerin diğer besin ihtiyaçlarını da karşılamak için çeşitli sebzeler ve meyveler vermelidir.
Kedi maltı, kediler için tasarlanmış bir besin takviyesidir. Kedinin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan tüm besin maddelerini içerir. Kedi maltı, kedinin vücudunda bulunan protein, yağ, vitamin ve mineral gereksinimlerini karşılar. Ayrıca, kedinin diş ve diş eti sağlığını da korur. Kedi maltı, kedinin sağlıklı bir diş yapısına sahip olmasını ve dişlerinin daha uzun süre temiz kalmasını sağlar. Kedinin sağlıklı bir cilde ve tüylerine sahip olmasını da destekler.
Kedi maltı, kedinin sağlıklı bir sindirim sistemi ve düzenli bir dışkılama düzenine sahip olmasını sağlar. Kedi maltı, kedinin sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip olmasını ve obeziteye neden olmamasını sağlar. Kedi maltı, kedinin sağlıklı bir enerji düzeyine sahip olmasını ve daha aktif olmasını sağlar. Kedi maltı, kedinin sağlıklı bir sistematik sağlık durumuna sahip olmasını ve daha uzun bir yaşam süresine sahip olmasını sağlar.
Kedi malının kullanımı kedinin yaşına, cinsiyetine, aktivite düzeyine ve sağlık durumuna göre değişebilir. Kedi malının dozajını ve kullanımını kediye özel olarak bir veterinarian tarafından belirlenmelidir.
Kedi maltı kullanımı, kediler için uygun bir diyet sağlamak için önemlidir. Aşağıdaki adımlar kedi maltının nasıl kullanılacağını gösterir:
Bu adımlar uygulandığında kedi sağlıklı ve dengeli bir diyet alır ve böylece sağlıklı bir yaşam sürebilir.
Trixie Kedi Maltı, kedi mamalarının bir çeşididir. Bu mamalar genellikle protein kaynakları, vitaminler ve mineraller içermektedir ve kedilerin ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır. Bu mamalar, taze et veya balık gibi doğal malzemelerle yapılabilir veya kuru olarak satılabilir. Kediler için uygun bir diyet sağlamak için, sağlıklı ve dengeli bir kedi maması seçmeniz önerilir.
GimCat kedi maltı, kediler için üretilmiş bir mama çeşididir. Bu mama, kedilerin ihtiyaç duydukları protein, vitamin ve mineral içerir. GimCat kedi maltı, taze et veya balık gibi doğal malzemelerle yapılmıştır ve kedilerin sağlıklı bir diyet almasını sağlamak için tasarlanmıştır. Ayrıca, GimCat kedi maltı, tatlandırıcılar, renklendiriciler veya koruyucu maddeler gibi zararlı katkı maddelerinden arındırılmıştır. Kedilerin genel sağlıklarını koruyucu ve besleyici bir diyet ile korumanın önemli olduğu unutulmamalıdır.
Yavru kedi maltı, yavru kediler için özel olarak formüle edilmiş bir kedi mamasıdır. Bu mamalar, yavru kedilerin büyüme ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları daha yüksek miktarda protein, vitamin ve mineral içerir. Ayrıca, yavru kedi maltı genellikle daha küçük parçalar halinde paketlenir veya daha yumuşak bir konsistansa sahip olur, böylece yavru kedilerin daha kolay yemeğe adapte olmaları sağlanır. Yavru kedilerin ihtiyaçlarını karşılamak için, yavru kedi maltının seçilmesi önerilir. Ancak, önerilen yaşa ulaşınca, yavru kedi maltından normal kedi mamalarına geçilmelidir.
Güncel kedi maltı fiyatlarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Bu konumuzu okuduktan sonra Kediler Acıkınca Ne Yapar konumuza da göz atabilirsiniz.
]]>Orkide, Orchidaceae familyasına ait bir tür çiçekli bitkidir. Orkidelerin 25.000’den fazla türü vardır ve yeryüzündeki neredeyse her kıtada bulunurlar. Orkideler güzel çiçekleriyle bilinir ve genellikle karmaşık tasarımlara sahip renkli yaprakları vardır. Ayrıca çok çeşitli şekil, boyut ve kokulara sahip olabilirler. Orkideler aynı zamanda en uzun yaşayan bitkilerden biri olarak kabul edilir.
Orkideler, onları diğer bitkilerden ayıran birçok benzersiz özelliğe sahiptir. Örneğin, topraktaki nemi ve besinleri emmelerine yardımcı olan tek bir büyük kök sistemine sahiptirler. Kökler ayrıca orkidenin uzun süreler boyunca su depolamasına da yardımcı olur. Ayrıca orkideler, üremelerine yardımcı olan pollinia adı verilen özel bir polen türüne sahiptir. Bu polenler bir çiçekten diğerine aktarılarak tozlayıcılara ihtiyaç duymadan üremelerini sağlar.
Orkide bitkileri, herhangi bir eve veya bahçeye zarafet getirebilecek güzel, egzotik çiçeklerdir. Ne yazık ki, canlılıklarını ve güzelliklerini korumak söz konusu olduğunda biraz hassas olabilirler. Orkide yetiştiricilerinin karşılaştığı en yaygın sorunlardan biri sararan yapraklardır. Peki orkidenin yaprakları neden sararır? İşte 10 neden…
Orkide yapraklarındaki sararmanın önde gelen nedeni aşırı sulamadır. Orkide suyla doldurulduğunda, kökler topraktan su ve besinleri emmek için mücadele eder. Besin olmadan yapraklar elastikiyetini kaybeder ve sararır.
Aşırı sulama ayrıca kök sisteminin zayıflamasına neden olur. Sonunda, orkideniz geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşır ve kök sistemi zarar görür.
Orkidelerinizi hangi sıklıkta sulamanız gerektiği, sahip olduğunuz orkidenin türü, içinde bulunduğu saksının boyutu ve türü, yaşadığınız iklim ve ne sıklıkta gübreleme yaptığınız gibi bir dizi faktöre bağlı olacaktır. Genel bir kural olarak, çoğu orkide haftada bir kez sulanmalıdır. Ancak bazılarının daha sık veya daha seyrek sulanması gerekebilir.
Orkidenizi ne sıklıkta sulamanız gerektiğinden emin değilseniz, her sulamadan önce toprağın kuru olup olmadığını kontrol edin. Eğer kuruysa, bitkinize su vermenin zamanı gelmiş demektir!
Suyun az olması da orkidenin sararmasına neden olabilir. Orkide yeterince su almıyorsa, yapraklar sararmaya ve sarkmaya başlayacaktır. Bitki ayrıca bodurlaşabilir ve kökler kuru ve buruşuk görünebilir.
Başta orkide için sık sulama gerekir çünkü kabuk çabuk kuruyabilir. Birkaç hafta sonra kabuk daha emici hale gelir ve sulama azaltılabilir. Bununla birlikte toprak çok fazla su tutabilir – aşırı suladığınız için değil – bu da orkidenin yapraklarının sararmasına neden olabilir.
Orkidenizin yapraklarındaki yeşilden sarıya ani değişimin bir başka olası nedeni de saksıda drenaj deliklerinin olmaması olabilir.
Orkideler 27°C’den yüksek ve 13°C’den düşük sıcaklıklara karşı hassastır. Alışılmadık derecede yüksek veya düşük sıcaklıklara maruz kaldığında, orkide sararan yapraklar da dahil olmak üzere stres belirtileri göstermeye başlayacaktır. Kontrol edilmezse, orkide yaprakları kahverengiye döner ve dökülmeye başlar. Nihayetinde, orkideniz sıcaklık stresi nedeniyle ölecektir.
Normal bitki gübresi bazen orkidelerde işe yarasa da, bazen onları yakabilir ve yaprakların sararmasına neden olabilir. Orkideler telaşlı olma eğilimindedir ve diğer bitkiler için kullanılan yanlış gübrenin verilmesine olumsuz tepki verebilirler.
Orkidenin yaprakları neden sararır sorusunun bir başka cevabı da besin eksikliğidir. Orkide bitkileri yetersiz beslendiğinde stres belirtileri göstermeye başlar. Yaprak büyümesinin durması, sarı yapraklar ve çiçek eksikliği, orkidenizin ihtiyaç duyduğu besinleri alamadığının işaretlerinden bazılarıdır.
Göz Atabilirsiniz: Kelebekler Ne Yer? 🦋
Orkideler doğada genellikle ağaçların gölgelikleri altında dolaylı güneş ışığında yetişen tropikal bir bitkidir. Doğrudan güneş ışığına alışık olmadıklarından, çok fazla doğrudan güneş ışığı alan bir yerde yetiştirilirse yaprakları sararabilir.
Tüm bitkiler ışığa ihtiyaç duyar, ancak orkideler için mümkün olduğunca dolaylı güneş ışığı tercih edilir.
Bir bitkinin yerini veya ortamını değiştirdiğinizde, bu durum bitkinizin stres hissederek yapraklarının veya çiçeklerinin dökülmesine neden olabilir.
Sararan yapraklar bitkilerde daha ciddi bir stres belirtisidir. Bu stres, bitkinizi mağazadan eve ilk getirdiğinizde veya bitkinizi bir odadan diğerine taşıdığınızda meydana gelebilir. Ev ya da herhangi bir yer değiştirmeniz halinde de meydana gelebilir.
Orkidenizdeki sarı yapraklardan bitki hastalıkları da sorumlu olabilir. Yapraklarda sarı lekeler veya benekler varsa, bunun nedeni büyük olasılıkla bir hastalıktır.
Orkide yaprakları çoktan sararmaya başladıysa, ilk adım nedenini belirlemektir. Sebep belirlendikten sonra, sorunu tedavi etmek için uygun adımlar atılabilir. Orkide aşırı sulanıyorsa, tekrar sulamadan önce toprağın tamamen kurumasını bekleyin. Orkide az sulanıyorsa, daha sık sulayın. Sebep besin eksikliğiyse, bitkinin canlılığını geri kazanmak için uygun bir gübre kullanın. Sebep haşere veya hastalıksa, bitkiye buna göre işlem uygulayın.
Orkidenizin suya ihtiyacı olup olmadığını anlamanın ilk yolu yapraklarına bakmaktır. Orkideler güzel, büyük yapraklarıyla bilinir ve sağlıklı olduklarında bu yapraklar parlak yeşil olur. Yapraklar sarı veya kahverengi görünmeye başladıysa, bu bitkinin susuz kaldığının ve daha fazla suya ihtiyaç duyduğunun bir işaretidir. Kaynak
Çürük nedeniyle olmadığı sürece sarı yaprakların kesilmemesi önerilmektedir. Bunun birkaç önemli nedeni vardır. Sararan alt yapraklar muhtemelen yaşlı oldukları ve verimli çalışmadıkları için dökülmektedir. Bir orkide yeni yapraklar çıkardığında, genellikle en eski yapraklarını döker.
Orkideler yapraklarını dökerken onları yalıtarak enfeksiyonların ve patojenlerin bitkiye girmesini önler. Sarı bir yaprağın tabanına yakın canlı dokuyu keserseniz, bulaşıcı mikroorganizmalar için bir saldırı vektörü sunmuş olursunuz.
Bu yazımızda Orkidenin Yaprakları Neden Sararır konusunu ele aldık. Dilerseniz konu hakkında yorum bırakabilirsiniz.
]]>Kaz; genellikle Avrupa, Asya ve Afrika kıtasının kuzeyinde yaşayan Anatidae familyasına ait bir kuş türüdür. Ülkemizde genellikle Trakya ve Erzurum-Kars yöresinde görülmektedir.
Kazlar genellikleri iri olmakla birlikte, beyaz veya boz renkli ve ayakları perdelidir. Ördek ile sıklıkla karıştırılan bir su kuşudur; ancak farklı hayvanlardır.
Beslenmesinin çoğu tahıl veya tohumlara dayandığından öğütücü bir kuştur. Bununla birlikte, beslenmesinde başka yiyecekler de yer alır.
Kazlar türlerine bağlı olarak 10 ila 20 yıl arasında yaşayabilmektedirler. Yaşam sürelerine çevre, beslenme ve endüstriyel koşullar da etken olmaktadır. Öyle ki endüstriyel anlamda yetiştirilen kazların yaşam süreleri genellikle 3 yılı geçmez.
Kazlar diğer birçok kuş türü gibi uyurlar. Ancak bu uyku bildiğimiz türden bir uyku değildir. Pek çok kuş gibi kazların da gözlerini kapatırken kullandıkları birkaç numara vardır. Örneğin, kazlar bir gözleri kısmen açık uyuyabilir. Bu da uyurken yırtıcıları izlemelerine olanak tanır.
Kazlar bu oldukça etkili hareketi elde etmek için beyinlerinin sadece bir yarısını uyku için kapatırken diğer yarısını da uyanık tutarlar. Buna unihemisferik uyku denir ve hayvanlar aleminde nadir görülür.
Kazlar öğütücü hayvanlar olduklarından, beslenmeleri yem ve tahıllara dayanır. Bununla birlikte, diğer yiyecek türlerini de yeme eğilimindedirler. Aslında gagaları, beslendikleri otları da yiyebilecekleri şekilde tasarlanmıştır.
Genel olarak kazların beslenmesi çeşitlilik gösterme eğilimindedir ve büyük ölçüde bulundukları bölgeye bağlıdır. Bununla birlikte, esas olarak doğada bulunan bitki özlerine dayanır.
Bu dost canlısı perde ayaklı kuşun çok zeki, dikkatli ve tehlikeleri ayırt edip bunlardan kaçınabilen bir kuş olduğu kanıtlanmıştır. Dahası, insanlara alışırlar ve eğitilmeleri kolaydır. Hatta bazı insanlar onları evcil hayvan olarak sahiplenmeye karar vermektedir.
Kazlar ısı tasarrufu için tek ayak üzerinde dururlar. Bunu, bir ayaklarını ısıtmak için tüylerinin altına sokarak yaparlar. Ayakları pullu olduğundan ve yalıtımı olmadığından, bu onlar için sıcak kalmanın en iyi yoludur.
Kazlar genellikle insanlara karşı saldırgan değildir. Ancak kendilerini tehdit altında hissederlerse veya bölgeleri işgal edilirse saldırırlar. Eğer bir kaz size saldırırsa, sakin olun ve yavaşça uzaklaşın. Koşmayın, çünkü bu sadece kazın doğal kovalama içgüdüsünü tetikleyecek ve daha da tedirgin olacaktır.
Kazların dişleri yoktur. Kazların gagalarında uzun tırtıklı kenarlar bir nevi diş görevi görürler.
Evet, kazlar uçar. Ama yerde, havada olduğundan daha fazla zaman geçirirler. Bu becerilerini en çok sonbaharda, kıştan kaçmak için göç etmeye karar verdiklerinde kullanırlar. Tabi durum evcil ve yabani kazlarda değişmektedir.
Uzun mesafeler katetme özelliği genellikle yabani kazlarda görülmektedir. Mesela Kanada Kazları bir gün içinde hava şartları elverirse 2400 km’ye kadar uçabilmektedir.
Kazlar birlikte uçarak havada ilginç bir şekilde V şekli oluştururlar. Bilim adamları, kazların bu şekilde yaparlarsa hedeflerine daha hızlı ulaşabileceklerini keşfettiler. Keşfe göre kazların bu uçuşu enerji tasarrufu sağlar ve her bir kazın ayrı ayrı uçmasına kıyasla q daha uzağa gidebilmesine olanak sunar.
Her bir kuşun kanat çırparak arkasındaki kuşu destekleyici bir hareket ürettiği tespit edilmiştir. Böylece her bir kaz ilave kaldırma kuvveti oluşturarak arkasındaki kuşun hava direncini azaltır ve uçuş gücünü artırır.
Öndeki lider, havanın gücünü kıran ilk aktör olduğu için daha fazla enerji harcar. Böylece, öndeki kaz yorulduğunda önden ayrılır ve düzenin arkasına geçer. Hızla başka bir kaz liderlik pozisyonunu alır. Bu değişim uzun yolculuk sırasında birçok kez tekrarlanacaktır.
Asya kazı (Anser indicus) dünyanın en yüksekten uçan kuşudur. Proceedings of the National Academy Sciences dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, Himalayalar’daki en yüksek zirvelerden bazılarının üzerinden hiç durmadan yaklaşık sekiz saatte uçabilmektedir.
Evcil hayvan olarak kaz besleyen birçok insan görmüşsünüzdür. Genelde akıllarına hep şu soru gelmiştir. Acaba bu kazlar uçabilir mi? Kısaca cevaplamak gerekirse belli bir yüksekliğe kadar evet.
10 metre boyunca 2 metre yüksekliğe kadar uçabilirler. Ancak bu rakam değişebilir ve durumun türüne bağlıdır. Eğer kazlar bir avcının saldırısı altındaysa, aciliyetin ve riskin farkında olarak daha uzak mesafelere ve çok daha yükseğe uçarlar. Tıpkı tavuklar gibi, herhangi bir acil durumla karşılaştıklarında büyük sıçramalar yaparlar.
Kazların uçarken ötmeleri dikkatinizi çekmiş olabilir. Ancak kazların bu ötüşlerinin bir amacı vardır. Kazlar bu sesleri iletişim amacıyla çıkarırlar. Sürülerin doğru bir şekilde, aynı yöne gidebilmesi için birbirleriyle iletişim kurmak ve birbirlerini yönlendirmek için öterler.
Soracağınız bir sonraki soru kazların neden göç ettikleri olabilir. Cevap basit, bunu üremek ve çoğalmak için yaparlar. Kuşların çoğu da aynı şeyi yapar.
Her seferinde nereye göç edeceklerini nasıl bildiklerini düşünmek şaşırtıcı değil mi? Bunun nedeni navigasyon sistemleridir. Bu haritalama olarak bilinir. Henüz kimse bu süreci tam olarak anlayabilmiş değil ve bilim insanları hala üzerinde çalışıyor. Ancak bu sistem sayesinde nerede duracaklarını, nerede üreyeceklerini ve nerede çoğalacaklarını hatırlıyorlar. Onlar gerçekten de en zeki kuşlardan biri!
Bu yazımızda Kazlar Uçabilir mi sorusunu cevaplamaya çalıştık. Dilerseniz Kelebekler Ne Yer? 🦋 yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Kaynakça:
]]>Kediler acıkınca miyavlayabilir, yiyecek aramak için etrafta dolaşabilir, kapıyı tırmalayabilir ve hatta bir av yakalamaya çalışabilirler. Kedilerin yiyecek elde etmek için avlanmak, çöpleri karıştırmak ve insanların elinden yemek gibi çeşitli yolları denerler.
Çoğu kedi kemirgenler veya kuşlar gibi küçük avları avlar. Ancak bazı kediler tavşanlar veya daha büyük avları da avlar. Kediler genellikle avlarını takip ederek ve sonra üzerine atlayarak avlanırlar. Avlarını öldürmek için keskin pençelerini ve dişlerini kullanırlar.
Kediler acıkınca çöpleri de karıştırırlar. Bu, insanlar gibi diğer hayvanlar tarafından geride bırakılan yiyecekleri yedikleri anlamına gelir. Çöpleri toplamak, kedilerin beslenmesinin önemli bir parçasıdır çünkü ihtiyaç duydukları besinleri almalarına yardımcı olur.
Bazı kediler aç olduklarında insanların elindeki yiyecekleri yerler. Bu genellikle kedi bir evi yağmaladığında veya insan evden uzakta olduğunda ve yiyecekle yalnız bırakıldığında meydana gelir.
Yavru kedinizin biraz zayıf göründüğünü gördüğünüzde, muhtemelen aç olduklarını aklınızdan çıkarmamanız önemlidir. Yavru kediler titiz yiyicilerdir ve çok fazla enerji harcarlar, bu nedenle yiyecek alımlarını takip etmek önemlidir.
Yavru kedinizin aç olup olmadığını anlamanın bir yolu da kuyruğunu izlemektir. Yavaş sallanıyorsa veya hiç sallanmıyorsa muhtemelen açtır ve beslenmeye ihtiyacı vardır. Yavru kedi çok yiyorsa karnı tok olacak ve kuyruğu hızla sallanacaktır.
Yavru kediniz yeterince yemiyorsa, onu daha sık beslemeniz ve diyetinin bol miktarda yüksek kaliteli, protein açısından zengin gıda içerdiğinden emin olmanız önemlidir. Ayrıca içmeleri için su ve açlıklarını gidermelerine yardımcı olacak birkaç ödül maması da verebilirsiniz.
Kediniz acıktığında, genellikle size haber vermek için miyavlar veya başka bir ses çıkarır. Ayrıca yiyecek aramak için etrafta dolaşabilir veya atıştırmalık bir şeyler bulmak için mutfağınıza girebilirler.
Ne yapacağınızdan emin değilseniz, işte bazı ipuçları:
Ev kedileri birkaç gün aç kalabilir. Ancak bu süreçte sağlıkları ve enerjileri zarar görecektir. Bir ev kedisinin midesi yaklaşık bir ceviz büyüklüğündedir ve yine yaklaşık 1/4 bardak yiyecek alabilir. Eğer bir kedi yemek yemiyorsa, midesi şişmeye başlar ve kusabilir. Enerji seviyeleri de düşer ve uyuşuk hale gelebilirler. Bir kedi çok uzun süre yemeksiz kalırsa midesi boşalır ve hastalanır.
Kediler genellikle son yemekten 8-10 saat sonra acıkırlar. Kedinizi günde bir veya iki kez beslemek genellikle kabul edilebilir. Kaynak
Kediler sahiplerini yerler mi? Bu sorunun cevabı biraz karmaşıktır ve kediye göre değişir. Bazı kediler sahiplerini sadece kemirirken, bazıları sahipleri onları yalnız bırakmaya çalıştığında çok saldırgan olabilirler.
Kedilerin sahiplerini gerçekten yiyebildiği birkaç vaka da vardır, ancak bu çok nadirdir. Bu durumlarda, kedi açlık ya da şiddet belirtileri gösteriyor olabilir.
Kedinizin sizi yemeye çalıştığından endişeleniyorsanız, yapılacak en iyi şey onu muayene için veterinere götürmektir. Kedinizin herhangi bir tehlike altında olup olmadığını belirlemek için bazı testler yapabilirler ve hatta kedinizin sizi yemesini nasıl önleyebileceğiniz konusunda size bazı ipuçları verebilirler.
İlginizi Çekebilir: Kelebekler Ne Yer?
]]>Jerboalar ya da Cırboğalar tuhaf görünümlü küçük kemirgenlerdir. Büyüleyici görüntüler oluştururlar çünkü tuhaf görünümlerine karşın şaşırtıcı bir hızla hareket ederler. İki ayaklıdırlar ve bu özellikleri sayesinde küçük bacakları kanguru gibi zıplayabilir ya da Roadrunner gibi koşabilirler. Yine de esaret altında yetiştirilmeleri zordur.
Afrika ve Asya’da bulunan bu hayvan nasıl hayatta kalacağını bilmeyen hayvanlardan biridir. Yiyecek bulma, yiyecek saklama ve yiyecekleri koruma konusunda beceriksizdirler. Ayrıca güçlü ve tuhaf bacaklarıyla ya kaçarlar ya da süper kurbağalar gibi zıplarlar. Yırtıcılardan kaçmak için ileri geri gitmelerini izlemek oldukça çılgınca görünüyor. Ama işe yaramadığını gösteren bir kayıt yok!
Pandalar aptal mıdır?
Evet, evet öyleler. Bu sevimli hayvan dünyanın en aptal 10 hayvanı listesinde yer alıyor. Nesli tükenmekte olan bir tür oldukları gerçeğiyle başlayalım çünkü istatistikler sekse karşı gerçek bir ilgileri olmadığını gösteriyor!
Bilim camiası sevimli siyah-beyaz pandayı resmi olarak etobur olarak sınıflandırıyor. Bunun nedeni, otçul bir diyet için uygun olmayan bir sindirim sistemine sahip olmasıdır. Ancak etobur bir tür olmasına rağmen, panda zamanını bambu yiyerek geçirmeye kararlıdır.
Anne pandaların yavrularını agresif bir şekilde öldürdükleri de bilinmektedir. İstemeden de olsa. Pandalar aptal mıdır sorusu cevaplanması gereken bir soru değildir. Ancak sevimlilikleri onları sonsuza dek sevilecek bir hayvan haline getirecektir.
Devekuşu dünyanın en büyük kuşlarından biridir. Onu öne çıkaran sadece boyutu değildir. Küçük kanatları da diğer bir özelliğidir. Devekuşunun uzun bir boynu ve uzun bacakları vardır. Afrika düzlüklerinde dolaşan devekuşu, 50’ye varan sosyal gruplar halinde dolaşırlar.
Devekuşu beyninin minyatür boyutu nedeniyle aptaldır. Bir gözün dörtte biri büyüklüğündedir. Bu nedenle devekuşu bir şeyi en fazla 45 saniye hatırlayabilir. İnanılmaz bir şekilde bu yeteneği sayesinde kuşun sürekli bir eşi vardır. Her dakika kendilerini yeniden tanıyor olmalılar. 🙂
Yavru balıklarla beslenen küçük bir balık türüdür. Parlak olan her şeyin peşinden koşacağı için yakalanması son derece kolaydır. Bu balığın kendi yavrularını yemesi nadir görülen bir durum değildir çünkü onların kendi yavruları olduğuna ikna olmamıştır.
İşte karşınızda en aptal kuş türlerinden biri olarak listeye giren Yeni Zelanda’dan Kakapo. Bu tür uçamayan büyük bir kuştur. Bir gece hayvanı olan bu yerde yaşayan kuş Strigopoidea üst familyasına aittir. Kuş aynı zamanda inanılmaz derecede aptaldır.
Şu senaryoyu hayal edin: Avcı avını gözetliyor. Yavaşça yaklaşıyor ya da hızla geliyor. Hiç fark etmez. Yırtıcı kedi, sansar, fare ya da herhangi bir şey olabilir. Av ise Kakapo. İşler burada karmaşık hâle geliyor. Çünkü Kakapo hareket etmiyor. Gözünü kırpmıyor. Saldırının bir kıta öteden geldiğini görse bile. Donup kalıyor ve yemek olmayı bekliyor. Ne senaryo ama. Gerçek olması o kadar muhtemel ki! 🙂
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Kakapo’nun üreme konusundaki beceriksizliği de akıllara durgunluk veriyor. Çiftleşme çağrısı o kadar rahatsız edicidir ki dişiyi sersemletir ve kafasını karıştırır. Bu durum çiftleşmeyi zorlaştırır ve kimse ne olduğunu ya da ne yapacağını bilmez gibi görünür. Ne yazık ki ve şaşırtıcı olmayan gerçek şu ki 2020 yılı itibariyle tüm gezegende 200’den az Kapapo kalmıştı. Günümüzdeki sayısı net bilinmiyor.
Meleagris ya da hindi olarak adlandırılan kuş türü tavuk kadar olmasa da tercih edilen bir yiyecektir. Tüm dünya hindinin en aptal kuşlar listesinde yer almayı ne kadar hak ettiğini bilir. Geniş aralıklı gözleri ve neredeyse sakar ve ahmak bir yürüyüşleri vardır. Benjamin Franklin onlara “cesur kuşlar” derdi. Animal Planet “şaşkın” olduklarını söylerken, Washington Post bu hayvanların sadece yanlış anlaşıldığını belirtiyor.
Hindilerle ilgili şaşırtıcı bir bilgi şudur. Bu kuşlar yağmur yağdığında gökyüzüne uzun bir süre bakarlar. Hatta bunu o kadar abartırlar ki huşu içinde gökyüzüne bakarken boğulabilirler. Diğer ilginç bilgi ise üreme sırasında hindilerin dişiyi ona biraz benzeyen herhangi bir nesneyle karıştırmasıdır. 🙂 Bu kuşların nüfuslarını nasıl korudukları ve artırdıkları gerçekten şaşırtıcı.
Dünyanın en aptal 10 hayvanı arasında bu kurbağalar da yer almaktadır. Kuzey Avustralya, Güney Amerika ve Orta Amerika anakarası da dahil olmak üzere birçok yerde bulunan bu kurbağalar uzun zamandır gerçekten aptal hayvanlar olarak etiketlenmiştir. Bu hayvan hem canlı hem de ölü her şeyi yeme özelliğine sahiptir. Keşke mesele sadece yemek olsa. 🙂
Bu agresif yaratıklar herhangi bir şeyle açıkça fiziksel ilişkiye girerken bulunabilir. Canlı ya da ölü hiç fark etmez. Hiç tereddüt etmeden farelere, kertenkelelere, yılanlara ve hareket eden diğer her şeye saldırırlar. Açıkçası bu yaratıklar en hafif tabirle fiziksel yakınlığı severler.
Eğer mesele türü çoğaltmaksa olay gerçekten kafa karıştırıcı. Dişiler son derece doğurgandır. Bir dişi aynı anda yaklaşık 30.000 yumurta bırakabilir.
Köpekbalıkları genellikle makul zekaya sahip yaratıklar olarak bilinir. Ancak her ailede bir deli mutlaka vardır: Goblin Köpekbalığı…
Çoğunlukla Japonya kıyılarında bulunan goblin köpekbalığının görme yeteneği zayıftır. Zayıf bir yüzücü olduğu düşünülür ve ayrıca tembeldir. O kadar tembel ki yemek için avlanmıyor. Bunun yerine dişlerinde bulunan elastik deri dokusu bantları sayesinde kalamar, yumuşakça, yengeç veya balıklar gibi avları hiç enerji harcamadan yakalar. Armut piş ağzıma düş hesabı…
Bu tür aynı zamanda kolay bir avdır. Avcıların onu yakalaması hiç de zor değildir. Bu tür davranışlar goblin köpekbalığını dünyanın en aptal 10 hayvanı listesine zorlanmadan sokar. 😉
İnsanların bakmaya doyamadığı koalalar etrafta yuvarlanırken oldukça sevimli görünürler. Ama bunun nedeni beyin kapasitelerininde gizlidir. Bilinen tüm memeliler arasında en küçük beyne sahiptirler. Vücut ağırlığının sadece %0.2’si kadardır.
Dünyanın en aptal 10 hayvanı listesinde yer alan bu hayvanlar okaliptüs yapraklarını yemekten zevk alırlar. Herhangi bir yaprağı yiyebilmelerine rağmen bunun için birbirleriyle kavga ederler. Üstelik okaliptüsün koalanın dört midesiyle bile sindirilmesi zordur. Kuşkusuz sevimli olan bu hayvan aynı zamanda hiç hijyen duygusuna sahip değildir ve hastalık yaymasıyla ünlüdür. Evet,doğrıu. Klamidyadan bahsediyoruz.
Bu meraklı kuşa kırlangıç kuyruğu da denir. Afrika kıtasında yaşamaktadır:
Kenya için bu kuş, inanılmaz derecede aptal olmasına rağmen ulusal bir gurur haline gelmiştir. Aptallığı, yuvalarını en uygunsuz yerlere inşa etme isteğinden anlaşılmaktadır. Ayrıca, herhangi bir hayvan ya da insan tarafından yaklaşıldığında kuşun hiç korkmaması ve uçup gitmemesi de son derece gülünçtür. Bu pervasız davranışları nedeniyle kaçak avcılar ve yırtıcılar için kolay bir av haline gelmektedir.
Dünyanın en aptal hayvanları hakkındaki bilgileri göz önünde bulundurarak onlarla dalga geçebilir, beceriksiz ve inanılmaz derecede akılsız davranışlarıyla alay edebilirsiniz. Ancak unutulmamalıdır ki kendimizi vahşi doğada bulduğumuzda yukarıda listelenen canlıların herhangi birinden çok daha çaresiz hale geliriz. İnsanları çevredeki medeniyetin faydalarından koparmak yeterlidir ve bu durumda çoğu insan kesin bir yok oluşa mahkumdur.
Dünyanın En Aptal 10 Hayvanı yazımıza benzer içeriklere bu bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Kaynakça:
]]>Kelebekler uçan böceklerdir. Kanatları renkli pullarla kaplı olduğu için Yunanca “lepis” (pul) ve “pteron” (kanat) kelimelerinden gelen bir terim olan Lepidoptera adı verilen bir familyada gruplandırılırlar.
Davranışlarına bağlı olarak kelebekler gündüz ya da gece yaşayabilir ve bu da renklerini, davranışlarını ve çevreye uyumlarını etkiler. Gündüz yaşayan türler genellikle daha renkli olurken, gece yaşayan türler kendilerini kamufle etmeye ve fark edilmemeye çalışırlar.
Kelebekler, yetişkin hallerine ulaşmak için metamorfoz geçiren hayvanlardan biri olmaları ile karakterize edilirler.
Genel olarak kelebeklerin özellikleri şunlardır:
Fiziksel özellikleri açısından bu renkli böcekler bir çift uzun antene, bileşik gözlere, altı bacağa, duyusal kıllara ve iki büyük kanada sahiptir. Vücut sıcaklığı 30 santigrat dereceyi aştığında uçuşa geçebilen özellikte kanatlara sahiptir.
Vücut ısısını düzenlemede etkili olan bu kanatlar çiftleşme mevsiminde kur yapmak için de kullanılır. Karşısındaki partneri etkilemek için kanatlarındaki renkleri kullansalar da yaşlandıkça renklerini kaybederler.
Kelebekler kur yapma mevsiminde birbirlerini kanat çırparak ve koklayarak bulurlar. Çiftleşmeden sonra dişiler yüzlerce beyazımsı, sarı veya yeşil yumurtayı bol bitki örtüsü olan korunaklı yerlere bırakır.
Minik tırtıllar yumurtadan çıktıklarında kendilerini yırtıcılardan korumaya çalışır. Bitkilerle beslenir ve daha sonra pupa ya da krizalitlere dönüşür. Bu süre zarfında beslenmez ve büyük değişimler geçirirler. Kelebekler daha sonra renkli, iyi şekillenmiş kanatlarıyla uçmaya hazır bir şekilde ortaya çıkarlar.
Bir kelebek yumurtasının ne kadar sürede çıktığını merak ediyorsanız, cevap sizi şaşırtabilir. Kelebek yumurtaları, türlerine bağlı olarak üç gün gibi kısa bir sürede ya da iki hafta gibi uzun bir sürede çıkabilir.
Bir kelebek yumurtasının çatlaması için gereken süre aynı zamanda sıcaklık ve neme de bağlıdır. Örneğin, çok soğuksa yumurta hiç çatlamayabilir.
İşte en yaygın kelebek türlerinden bazıları ve her biri için kuluçka süresi:
Gördüğünüz gibi, bir kelebek yumurtasının çatlaması için geçen süre oldukça değişkendir. Bu nedenle, bir kelebek yumurtası bulacak kadar şanslıysanız, sabırlı olun ve küçük tırtılın ortaya çıkmasının ne kadar süreceğini görmek için bekleyin.
130.000 kelebek ve güve türü tanımlanmış olmasına rağmen, yaklaşık 200.000 kelebek ve güve türü olduğu tahmin edilmektedir. Ne yazık ki, bu hızla gidersek, şimdiye kadar bilinmeyen türlerin geri kalanını asla bilemeyebiliriz. Çünkü bu hayvanlar da diğerleri gibi insan etkisiyle popülasyonlarının azaldığını görüyorlar.
İşte en şaşırtıcı kelebek türlerinden bazıları:
Kelebeklerin yediği en yaygın besin türü çiçeklerden elde edilen nektardır. Nektar, bazı bitkiler tarafından üretilen tatlı bir sıvıdır ve çeşitli şekerler ile bazı besinleri içerir. Kelebekler ayrıca çürüyen meyvelerden, ağaç özsuyundan ve hatta yaprak bitlerinden gelen bal özünden gelen sıvılarla da beslenirler. Sıvılara ek olarak, polen ve yaprak ile çiçek gibi bitkisel ürünlerle de beslenirler. Türlere ve yaşam alanlarına bağlı olarak, bazı kelebekler diğer küçük böceklerle de beslenebilir.
Kelebekler beslenme türüne göre kelebekler üç gruba ayrılabilir: polifag, oligofag ve monofag.
Kelebekler dünyadaki en güzel canlılardan bazılarıdır. Birçok farklı renk ve desene sahiptirler ve birçok farklı habitatta bulunabilirler. Peki bu narin yaratıklar en çok neyi severler?
Nektar bir kelebeğin en sevdiği besindir. Çiçeklerdeki nektarı emerler ve özellikle kırmızı, sarı ve mor çiçeklere ilgi duyarlar. Ancak kelebeklerin sevdiği tek şey nektar değildir. Ayrıca meyve, ağaç özü ve hatta gübreden de hoşlanırlar!
Kelebekler önemli tozlayıcılardır ve ekosistemde hayati bir rol oynarlar. Bir dahaki sefere bir kelebek gördüğünüzde, bu muhteşem canlıları takdir etmek için bir dakikanızı ayırın!
Bu hayvanların ortak yaşam alanı, neredeyse tüm yıl boyunca sıcak iklime ve ana besin kaynakları olan bol bitki örtüsüne sahip tropikal bölgelerdir. Tropik bölgelerde çok fazla sayıda tür bulunabilir. Ilıman bölgelerde ise enlem arttıkça tür sayısı azalır. Antarktika hiçbir kelebek türünün bulunamadığı tek kıtadır.
Dünyada 20.000’den fazla kelebek türü olduğunu biliyor musunuz? Peki bunların hepsinin insanları ısırmadığını biliyor musunuz? Aslında, sadece az sayıda kelebek türü insan derisini delebilecek ağız parçalarına sahiptir.
Peki, kelebekler insanları ısırır mı? Cevap hem evet hem de hayır. Bazı kelebek türleri ısırma yeteneğine sahip olsa da, genellikle bu yeteneklerini insan kanıyla beslenmek için kullanmazlar. Bunun yerine, insanları yalnızca kendilerini tehdit altında hissettiklerinde veya bizi başka bir av türü ile karıştırdıklarında ısırırlar.
Dolayısıyla, bir kelebek tarafından ısırılmaktan endişe ediyorsanız, bu renkli böceklerin büyük çoğunluğunun insanlar için zararsız olduğunu unutmayın.
Eğer bir kelebeğe gözlerini görebilecek kadar yakın olduysanız, iki çift gözü olduğunu keşfettiğinizde şaşırmış olabilirsiniz! Bileşik gözler olarak adlandırılan üst göz grubu, kelebeğe geniş bir görüş alanı sağlayan çok sayıda küçük mercekten oluşur. Ocelli adı verilen alt göz kümesi ise ışığı ve hareketi algılayabilen tek merceklerdir.
Kelebekler gözlerini yiyecek bulmalarına, avcılardan kaçınmalarına ve yollarını bulmalarına yardımcı olmak için kullanırlar. Bileşik gözler özellikle hareketleri tespit etmede çok iyidir, bu yüzden kelebekleri yakalamak oldukça zor olabilir!
Kaynakça:
“Kelebekler Ne Yer? 🦋” yazısına benzer içerikler için bu bağlantıya tıklayabilirsiniz.
]]>